Ateist Kadın ve İnançlı Erkek Birlikteliği Yürür mü?

Ateist Kadın ve İnançlı Erkek Birlikteliği Yürür mü?

Image: Pexels/@Cottonbro. CCO

Yürümez: Test ettim onayladım.

Liseden sınıf arkadaşımdı. 1.88 boyunda, sarışın, Trabzonlu. Sınıfın en zeki 3 yakın arkadaşı bunlar. Hiç defter kitapsız nerdeyse gelir giderdi okula, hiç ders çalışmadan zehir gibiydi, espriliydi. Biri Cerrahpaşa tıpı kazandı kalp cerrahı oldu, biri işletme okudu iş adamı oldu, bu da İTÜ, İnşaat Mühendisliği‘ni kazandı. Lisede flört eden tipler değildik, öyle benim beğendiğim biri de değildi.

Üniversite 1. sınıf ilk sömestr bitmek üzereyken, Kasım ayı gibiydi sanırım… aramış taramış birilerinden benim ev telefonumu bulmuş, evi aradı. Hal hatır sordu, görüşmek istediğini söyledi. Randevulaştık, okula çağırdım. Beyazıt‘ta İstanbul Üniversitesi‘nde okuyorum ben. Uzun saatler ders arası olan bir güne çağırdım, Perşembe’ydi sanırım. Üniversitenin hemen karşısında bir cafede arkadaşlarla kağıt oynayarak onun gelmesini bekliyorum. Soğuk, hafiften kar atıştırmaya başladı, cep telefonları henüz yok, sene 1987. Pencereden baktım geliyor, indim aşağı… Geniş caddede bu bana doğru geliyor… Kar serpiştiriyor… Bej rengi bir pardesü giymiş çok yakışmış, sarı saçlarını eliyle atıyor, o an zaten aşk doğdu. Ben hala onun lisede benden hoşlandığını hiç anlamamış olmama şaşarım.

Cafeye çıktık arkadaşlarımı tanıştırdım vesaire derken öyle başladık. Çok aşıktı, hemen evlenmek istiyordu. Yakışıklı, İTÜ‘de İnşaat Mühendisliği okuyor, ideal sevgili gibi görünüyor dışardan bakınca. Biraz entelektüel seviyesini beğenmiyorum ben sadece. Maslak’ta bunların okulu, gide gele Maslak Kampüs de benim okul gibi oldu.

Bir süre sonra bu başladı, “gel kuran okuyalım, dini araştıralım” demeye. Ben kendi bildiklerimi anlatıyorum, yani benim inanmadığımı biliyor, o da beni tersine ikna etmeye çabalıyor. Zaten içimden gelmiyorken bir de bu çıktı.

Beyazıt‘ta kütüphanedeyiz bir gün, ‘ayrılalım’ dedim. İstemiyor. Gel dedim liste yapalım, birbirimizde neleri sevip neleri sevmediğimizi yazalım. Ben bir liste yaptım sevmediğim yanlarını yazdım, bir kaç da sevdiğim şeyi yazdım. Bu sevmediği hiç bir şey yazmamış. Ama ayrıldık.

OKU:  Bilinçli Sadakat Aşkın Göstergesidir, Mecburi Sadakat Değil

Bu zamanla radikalleşti. İTÜ Maslak‘ta, İslamcıların recruit ettiği, devşirdiği üst sınıflardan öğrenciler vardı belli ki. Eğilimi olan öğrencileri etkileri altına alıyorlardı diye tahmin ediyorum.

Seviyordum da, ayrılık önceleri zor geldi ama alıştım. Bu, arada bizim ofise uğruyor, bana selam gönderiyor falan. Bir sonraki sene baktım yılbaşı kartları göndermiş bana ve kardeşlerime. Ağır İslami kartlar, çarşaflı kız çocuk fotoları falan var. Bir gün de mektup yazmış geldi, “ben eğitim alacağım ve Afganistan’a savaşmaya gideceğim” diyor, öyle bir şeyler. Aylar sonra bir gün akşama doğru bir saat, hava kararmış, Bakırköy Meydan‘a İncirli tarafından giriş yapıyorum, tam karşımdan bu geliyor. Sakalları çok uzamış, üstünde tam militan gibi İslamik giysiler var. 2-3 kelime ayak üstü konuştuk heralde, hızla uzaklaşıyorum, ürkünç buluyorum haliyle. ‘kaybettik’ diye düşünüyorum tabi.

Neyse, sonraki yıllarda öğreniyorum ki eğitim almamış, Afganistan’a hiç gitmemiş. Mezun olunca toparladı. Beni aradı yemeğe davet etti bir gün, son model bir BMW ile geldi evden aldı. Yeşilköy sahilde bir balıkçıya gittik, ama hala muhafazakar tabi düşüncede, sadece kılık kıyafet normal. Arkadaş olarak görüştüm elbette o yemekte. Ama o bir deneme daha yaptı orda, ‘bende bir değişim olabilir mi’ diye. Tahminen moda olan dini oluşumlara girmiş çıkmıştır bir şekilde sonraki yıllarda da. İş için çıkar görüyordu herkes oralarda malum. Hiç mühendislik yapmadı, ticarete başladı ve öyle devam etti. Evlendi barklandı, çocuklandı. Karısı ve kızı türbanlı.

Son söz: Yürümez.
__________
Bu yazıyı okuyanların bir kısmının okuduklarını anlayabilecek kapasitede olduklarını pek sanmıyorum. Herkes kendi bildiği, gördüğü kadarını anlıyor malum.

Okuldaki radikal gruplarla takıldığı o 1-2 seneyi kendisi dahil benden başka hatırlayan olduğunu zannetmiyorum. Mezun olduktan sonraki seviyesi zaten ‘müslüman işadamı‘ seviyesiydi. Bu olaylardan önce, İTÜ Maslak’ın birlikte katıldığımız öğrenci partileri, bizim İstanbul Üniversitesi’nin partilerinden kesinlikle daha renkliydi. Sonradan okulda etkisine girdiği gruplar, biraz da belki sosyo-kültürel-ekonomik durumların savurmasıylaydı diye düşünüyorum.

OKU:  Bölünerek Kaybetmek ve Hayal Kırıklıkları

Anlattıklarımın eksiği var (özet geçtiğim için) fazlası yok. Olayın kahramanları hala hayatta. 5-6 sene önce sosyal medyada beni bulmuş, konuştuk biraz. Çünkü beni kıracak, üzecek hiç bir hareketi olmadı. Kendisine kırgın değilim, küs değilim. Sadece kendi hayatı için üzüldük bir dönem, yoksa bana olan davranışlarında en ufak bir yanlış olmadı. Sevmeden seviyorum demedi, aşık değilken aşığım demedi, yarı yolda bırakıp gitmedi. Gerçekten seviyordu, gerçekten aşıktı. 18/20 yaş döneminin tamamen masum, iyi niyetli bir ilk aşk hikayesi bu. İçinde çıkar yok, kariyer, para için ilgi göstermek yok. Tamamen ‘beni ben olduğum için sevmiş’ biri var. Ve arkadaşlık benim isteğimle bitmişti.

Kısaca bu gayet ‘sıcak bir aşk hikayesi’, benim anlattıklarımda hiç ‘serin hikaye’ olmaz,

Eğer ki bu arkadaşım daha kültürlü bir ailede doğmuş büyümüş olsaydı, din safsatalarıyla bu kadar zeki olmasına rağmen böyle kolayca kandırılamazdı. Bambaşka bir hayatı olurdu. Eğer ki dünyaya bu kadar farklı pencerelerden bakmıyor olsaydık, bizim hikayemiz de belki ‘ve sonsuza kadar mutlu mesut yaşamışlar’ diye biterdi.

Nil Taşkın


Niye mi anlatıyorum bu hikayeleri zaman zaman? E öleceğiz, bu hikayeler de bizle birlikte yok olacak.