11 Eylül 2001, bir Salı günüydü…
9/11’ın ardından, yaşamım, dünyayı saran kaosla birlikte çözülmeye başladı. Çarpıcı bir farkındalıkla yüzleştim: bir sayfa çevrilmişti, belirsizliklerle dolu ve yenilenmenin zorlayıcı fakat gerekli arayışını başlatan yeni bir bölümün önünü açıyordu.
Sadece 4 gün önce işten ayrılmıştım, daha doğrusu çalıştığım büyük medya şirketi ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarmalara başlamıştı. Ben en son çıkanlardandım…
11 Eylül 2001, bir Salı günüydü, ve o gün ben annemin evindeydim İstanbul’da. Arka planda sıkça olduğu gibi CNN International açıktı ve bir uçağın New York. Manhattan’daki World Trade Center‘a çarptığı haberini gördük. İkinci uçağın da World Trade Center‘a çarptığı haberi geldiğinde, az önce duyduğumuz olayın ciddiyetini fark ettik: Amerika acımasız bir saldırı altındaydı.
Şaşkınlığın ortasında, dünyayı sarsan korkunç haberi iletmek için ona ulaştım. Ben önemli bir olayı paylaşmak için aramıştım. O ise, arkadaşı ve arkadaşının eşiyle vakit geçirirken keyfini bozmuşum gibiydi konuşurken. Daha sonra da, İstanbul’da, Atatürk Havalimanı’nın karşısında bulunan World Trade Center (Dünya Ticaret Merkezi) ile ilgili konuştuğumu düşündüğünü söyledi.
Sadece birkaç gün önce, Cuma günü, 1999 sonbaharından beri çalıştığım Doğan Medya‘daki işimden ayrılmıştım. Türkiye bir kez daha ekonomik bir krizle karşı karşıyaydı ve değişiyordu. Ayrıca, medya yeni gelmekte olan islamcı politikacılar ve onlar gibi düşünen yeni insanlara uyum sağlama dönemine giriyordu. Benim üst pozisyonumdaki kişi, işteki pozisyonunu korumak için, ondan daha üst pozisyondaki bir kişinin kız kardeşiyle evlenmek üzere iki çocuğunun annesi olan eşinden boşanmıştı yakın zaman önce, Doğan Medya’nın CEO’nun kız kardeşi ile evlilik, uzun sürecek bir iş hayatının garantisiydi ne de olsa. Evet, profesyonel yaşamda bunun gibi çok acayip şeylere tanık oldum, Bizans oyunları ve daha neler…
* * *
9/11 benim kişisel tarihimde sevgisizliğin ve yabancılaşmanın, aslında hiç yakın olamamanın tarihini hatırlatıyor, olayın kendisinden bağımsız. En yakının olması gereken kişiyle, duyulduğunda nerede olduğunu, ne yaptığını unutmayacağın bir olayı paylaşamamanın, aradaki soğukluğun hissettirdikleri, seneler geçse de tazeliğini koruyor.
Bir süredir zaten iki yabancı gibiydik, arkadaşlık edilemeyen, sevginin bittiği bir evlilik yürümez. Taraflardan biri kendi planlarını yapmaya başlamıştı belli ki. Evliliğimiz ilk yılında sona yaklaşıyordu…
Sadece bir sene sonra Kasım yaklaşırken, ufukta huzursuz bir değişim bulutu belirdi. Erdoğan’ın Türkiye’deki genel seçimlerde ilk kez zafer kazanması, mevcut sorunları derinleştirecek ve yaşamlarımızı kötüye doğru ömür boyu değiştirecek yeni bir dönemi haberdar ediyordu.
Global ve kişisel kaosun ortasında, hayatımın dizginlerini sıkıca ele alma zamanı geldiğini biliyordum. Yeniden başlamak için fırsat vardı ve yolculuğuma yeniden bir amaç ve motivasyon bulmak için yeni bir yere taşınmaya hazırdım. Doğma büyüme İstanbullu olan beni, ancak New York, kaosu ve koşturmacasıyla oyalayabilirdi.
* * *
Değişen bir dünyada yol alırken, belirleyici bir gün net bir şekilde öne çıkıyor, sadece global manzarada derin bir değişimi işaret eden değil, aynı zamanda kendi yaşam yolculuğumda bir dönüm noktası olan bir gün. 9/11’in karanlık gölgesinin yanı sıra, sallantıda olan evliliğim ve Türkiye’deki siyasi karışıklıkların ortasında, kariyer hayal kırıklıklarının yankıları ve dağılmış bir aşkın acı gerçeğiyle başa çıkmaya çalışan bir kavşakta buluyorum kendimi. O kader belirleyici günden iç içe geçmiş anılar, direncin ve taze bir başlangıç arayışının dokunaklı bir hikayesi, belirsizliklerle dolu ama aynı zamanda bir umut kıvılcımını barındıran bir geleceği fısıldıyordu…
Nil Taşkın