Öfke veya Heyecan İçin Umut Gerekir

Öfke veya Heyecan İçin Umut Gerekir

Image: Nil Taskin Digital Art

Öfke veya heyecan gibi duygular için umut gerekir, umudun olmadığı yerde sessiz bir sakinlik vardır…

İnsanlar hep işin özünü kaçırıyor. Seçim bir spor karşılaşması değil, dolayısıyla da maçı kazanan kupayı alıp eve gitmiyor. Ülkenin en zengin yüzde 1’inden bile olsanız, günlük hayatınızı ve yaşam kalitenizi etkileyen kararlar alıyor kazanan.

Birileri “şöyle yaşarsak daha mutlu oluruz” diyor, diğerleri “böyle yaşarsak daha mutlu oluruz” diyor. Bu arada bu işleri yaparak hayatımızı kolaylaştıracak bu insanlara bir iş ve kariyer fırsatı veriyoruz; yüksek maaşlar ve ülkenin gelişmişlik seviyesi düştükçe de yasal ya da etik demeden nüfuzu kullanarak kolayca zenginleşme imkanı.

Az sayıda siyasi gayet idealist amaç güderken, çoğunluğun amacı bireysel zenginleşme ve çıkar. Dünyanın her yanında böyle bu. İş böyleyken, seçmene “beni seç, ben zenginleşeyim” diyecek halleri yok. Seçmene mutlaka bir masal, bir hikaye anlatacak ki inandırsın ve peşinden sürüklesin. Bir kaç yüzyıldır da hikayeler yine dünyanın her yanında belli, çünkü toplu yaşayan insanların sorunları belli.

* * *
Yakın zamanda acı yaşayan, rejimin kurbanı olmuş vs. birileri ileri yaşta da olsa gençler gibi öfkeli, heyecanlı olabilir. Bizim için geçti o, hem rejim bizim hayatımızın tam ortasından daldığı için bizi zaten biçmişti, hem halkın eğitim ortalaması, çok partili döneme geçildiği dönemden beri yaptığı tercihler (yüzde 60’ı ısrarlı muhafazakar)… hepsini toplayınca, benim yaşımda çok heyecanla yaklaşmıyorsunuz olaylara.

2015 genel seçimlerine kadar da, üst üste yaşanan olaylar sonucunda “halk acaba bir kez adalet duygusuyla hareket eder mi?” demiştim, etmedi.

Evet, ben Ekmeleddin’e de oy verdim. Muhalefeti terbiye etmeyi sonraya bırakmayı tercih ettim; çünkü baskıcı, sağcı, daha da kötüsü islamcı bir rejimi öylesine çok istemiyordum. Sağcı ve islamcı da olsa ‘ılımlı profilde’ bir siyasi ile hiç olmazsa baştakileri gönderirsek, gerisini bir şekilde yoluna koyabiliriz diye ümid etmiştim.

Kemal Kılıçdaroğlu, halkın profiline uyum sağlayıp, daha fazla insana ulaşmayı hedeflerken verdiği tavizler dışında, zaten benim oyumu alacak bir siyasetçi.

OKU:  Lale Devri (1718 – 1730), McCarthy Dönemi (1950'ler)

İtiraz eden, çoğunluğu genç seçmenler ise, geçmişten habersiz, ülke siyasi tarihi boyunca CHP’nin, Sol’un neden seçilmediğine kafa yormadan, kendileri de gayet ortalama sağcı görüşlerle hareket ederek, yine sağcı, milliyetçi, 2019 belediye seçimlerinde tanıdıkları iki adaya kafayı taktı.

Onlar da “baskıcı, sağcı, islamcı rejimden kurtulmak istiyor, aynı Ekmeleddin formülünde olduğu gibi zararsız ve halkın sempati duyduğu bir sağcı adayla girmek istiyorlar” mı diyelim? Yoksa onlar da tıpkı birilerinin Reis aşkı gibi, bir başka sağcıya aşık mı oldular diyelim?

Doğru, Kılıçdaroğlu bizim halkın ortalamasına hitap etmez, memur görünümlü. Alevi oluşunu hiç konu etmiyorum, benim aklıma bile gelmez ama gerçeklik payı vardır bazıları için. Bir de “derin devlet istemiyor”a takmışlar şimdi. Halkımız da, müteahhit tipolojisinde kendi de yiyecek zenginleşecek, çevresine de yedirecek siyasi seviyor, daha önce de söyledim bunu.

Bülent Ecevit dışında, Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Altan Öymen, Hikmet Çetin, Deniz Baykal hiç biri bizim halka hitap etmedi. Halkın eğitim ortalaması belli, karakter, değerler konusu ise aynı konu. Yani konu Kılıçdaroğlu değil arkadaşlar, konu halkın eğilimleri, öncelikleri sosyal demokrasiden ve laiklikten yana değil. İnşaat seviyor bizim halk.

Diyeceksiniz ki “ama işte iki süper adayımız var”. O adayların kökeni ve tipolojileri belli ve aslen bizim siyasi görüşümüzü tam temsil etmiyorlar. Siz, bizi temsil etmeyen bir şey kazansın istiyorsunuz. Muharrem İnce, “seçime çok az zaman kala açıklandım ondan kazanamadım” demişti, yüzde 30 oy almıştı. Beğenmediğimiz Ekmeleddin yüzde 38 oy almıştı. Şu anda da paralı bir troll ordusu, operasyon hesaplar tarafından gaza getiriliyor bazıları, Muharrem İnce de bunlardan biri, bunlara inanmış durumda. Amaç bölmek, bu kadar basit. Böl, yönet, paraya sen hakim ol.

OKU:  Uğur Mumcu'nun Cenazesi

Ben makul bir insanım, oy vereceğim insanın her şeyiyle seveceğim biri olması gerekmiyor. Çünkü milyonlarca insandan oy alması gerektiğini ve bunun bir ortalama olması gerektiğini de biliyorum. Ama temel değerlerde anlaştığım birine, tabii ki herkes gibi ben de, daha rahat oy veririm. Ben sosyal-demokrat, ama ülkenin içinde bulunduğu durumun da etkisiyle önceliği laiklikte olan bir seçmenim. Benim hassas noktalarım bunlar.

Kendilerini “modern laikler” olarak gören pek çok kadın, hiç düşünmeden tercihlerini Meral Akşener’den yana kullanıyordu son senelerde. Yanlış yaptıklarının asla idrakinde olmadan.

Ama maalesef, iletişimin, sosyal medya ile eğitimin vs. insanları daha da aydınlatması gerekirken, devletin tüm gücü ile yapılan propagandalarla, gençler yoz bir milliyetçiliğe kurban veriliyor. Çok karikatirüze, basit, temel adalet duygusundan yoksun. “Asalım, keselim, öldürelim, hapislerde çürütelim” ile sorunların çözüleceğini sanan milyonlar var. Eğitimsizleri anlarım da, bunlar az çok okumuş yazmış insanlar.

Şu şartlar altında dahi, halk tercihlerini var olan rejimden yana kullanıyorsa, kullansın. Hiç umrumda değil. “Daha da batsınlar ki anlarlar” dediğim için değil, çünkü batılabilecek en kötü şekilde battık zaten ve daha kötüsünde de anlamazlar.

Oy verme eğilimi daha önce defalarca konuşulduğu, yazılıp çizildiği gibi “akıl değil, duygu” işi. Yani hep akılsızlıkla suçluyoruz ya hani, evet insanlar bu konularda akıllarıyla değil duygularıyla hareket ediyorlar. Bu ölçülmüş gerçek bir bilgi. Yani ders mers de almayacaklar, ama gelecek kuşaklarda bir takım okumuş cahiller, islamcıları övemeyecek bir daha. Bu yaşadığımız 20 yılın tek kazanımı odur. Diyorum ama, 100-200 yıl sonra yine birilerinin “Osmanlı’nın kötü yıllarını, iyi diye pazarlayanlar” gibi ‘Reis dönemi ne şanlı 20 yılmış’ diye pazarlayıp yutturmayacağının da garantisi yok.

OKU:  Evlilik Vaadiyle Kandırma

* * *
Çok kolay kandırılıyorsunuz, çok kolay dolduruşa geliyorsunuz. Sosyal medya fenomeni denen tiplerin, kanaat önderi gördüğünüz insanların, Kılıçdaroğlu’nun “hesap soracağız” dediği milyarderlerden fonlanmış olma ihtimalini hiç aklınıza getirmiyorsunuz.

Meral kendisi aday olursa, ya da başkasını aday gösterirse, iyice bölünürsünüz, kişisel çıkarlar için bir kez daha radikallerin önünü açarsınız.

Hikaye belli, hem ülkücü mafya hem bölücü terör örgütü uyuşturu ticareti yapıyor. Amaç belliyken sizi hikayelerle oyalıyorlar.

Öfke veya heyecan gibi duygular için umut gerekir, umudun olmadığı yerde sessiz bir sakinlik vardır…


Nil Taşkın