İki Kişilik Salıncak…

İki Kişilik Salıncak…

Image: Pexels/@Rene Asmussen. CCO

Swing for Two | Jesus was a Liberal

“Allah olmayana da versin demiyecekmişsin, çok günahmış!”

“Her servetin arkasında bir suç vardır.” — Honoré de Balzac

Uzunca yıllar evvel, yazlıktayız. Akşam yemeği kalabalık bir sofrada denize karşı yenmiş, bulaşıklar kaldırılmış. Hava çok mülayim, sıcak ama rahatsız da etmiyor, denizden gelen hafif esinti rahatlatıyor. Bulaşıkları evdeki diğer hanımlar üstlenince biz arka bahçeye salıncağa geçiyoruz, o günün gündeminde ne varsa artık, ordan burdan konuşuyoruz; erkek arkadaşları ve ilişkileri konuştuğumuz dönemleri geçeli olmuş bir zaman…

Küçük yeşil bahçede akşam sefaları, güller, hanımelleri kokuları ile yaz gecesi olduğunu vurguluyor, arkadaşım bir sigara yakmış içiyor… Birden bana dönüyor ve diyor ki; “Biliyor musun, Allah olmayana da versin demiyecekmişsin, çok günahmış! Allah, kime ne vereceğini bilmiyor mu? Babam öyle anlattı geçen gün”… Ben ciddi bir şaşkınlık geçiriyorum, çünki İstanbul’da doğmuş büyümüş, kardeşleri ile birlikte İstanbul’un en iyi okullarında okumuş, üniversite mezunu bir arkadaşım… Hepsinden öte, çok merhametli, şefkatli ve sevgi dolu olduğunu bildiğim, en ufak sevgi kırıntısı için müthiş verici olan bir kız bunları söylüyor. Ben cevap kısmını üstün körü bir kaç kısa lafla geçiştiriyorum. Sokaktan neşe ile geçen bir kaç çocuk, genç kızlar ve erkekler koşturarak gecenin karanlığına karışıyorlar, biz de içerden gelen tatlı ve çay faslı davetine icabet etmek için kalkıyoruz… Halbuki babası da inançlı olmakla birlikte gayet iyilik perver sayılabilecek bir insan diye geçiriyorum içimden.

Kendi varlıklarından ve servetlerinden ötürü rahatsız olmamak için mi böyle bir söyleme tutunuyor insanlar bilmiyorum o an için, ama beni afallatıyor bu söylem. O gün bugün aklıma yerleşiyor, yokluk içindeki insanlar için iyi dilekte bulunmayı bile günah sayan bir bakış açısı, ne gaddarca, ne zalimce diyorum…

OKU:  Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar...

Tam da şu günlerde, Amerika’da da yoğun olarak benzeri tartışmalar yapılıyor. Tutucu, inançlı ve varlıklı Amerikalılar kendilerinin daha az vergilendirilmeleri gerektiğini, tembel yoksullara bakmanın kendi sorumlulukları olmadığını savunuyorlar… Bunun tam aksini, yani yoksulların haklarını ve daha az vergilendirilmelerini savunanlar ise İsa’nın bu konularda ne kadar liberal olduğunu birilerinin bu muhafazakarlara hatırlatması gerektiğinin altını çiziyorlar kalın çizgilerle.

Hem inançlı olup, hem vicdanınla kavga etmeden servetini korumanın yolu bu tür savunma mekanizmalarından geçiyor olabilir ama, bunlar artık eski moda söylemler. Dünyanın en zenginleri listesi top 10‘inde yer alan Warren Buffett, Bill Gates, Mark Zuckerberg gibi isimlerin sosyal adalet ve yardımlar konusundaki tutumlarına bakılmasını öneririm güncel bakış açıları için. Ama bilindiği üzere bu isimlerin hiç biri inanç sahibi değiller. Ekonomik ve sosyal adaletin gerekliliğinin, insanlığın geleceği kadar, servet sahiplerinin geleceği için de en doğru seçim olduğu konusuna ise burda hiç değinmiyorum bile…

O sevgi dolu arkadaşımın hala aynı şekilde düşündüğünü hiç sanmıyorum, eminim daha olgun olduğu şu dönem çok daha farklı düşünüyordur. Anne babalarımıza olan sevgimiz tartışılmaz ama, bu sevgi ile düşüncede onları aşmamızın gerekliliğini karıştırmamalıyız. Onları aşmamız gerektiğini, hem kendimiz bilmeli, hem çocuklarımıza öğretmeliyiz. Biz kendi anne babamızdan üstün olmalıyız, çocuklarımız da bizden daha ileri, bizden daha üstün olmalı; aksi halde bundan ancak üzüntü duymalıyız.

Uğur Yücel oğlu Can için: “Benden zeki, benden daha parlak görüyor hayatı. Aksi, hüsran olurdu. Gelişmeye karşı eksiklik olurdu. Can, benim nazarımda, hayatın sürekli gelişeceğine delalet.”

“Behind every fortune there is a crime.” — Honoré de Balzac

Kapitalizm: Bu da bonus bir link olsun, sermaye sahiplerinin ve mavi yakalı çalışanların durumunu anlamak için basit bir anlatım kullanılmış.

OKU:  Cennette Kiminle Olacaksın?

Sosyal hak ve adaletten yana olmakla birlikte, her insanın eşit saat ücreti alması gerektiğine de inanmıyorum. Herkesin insanca yaşamak ve temel ihtiyaçları için endişelenmeyeceği bir dünya hayal ederken; bazılarımızın bazı konularda daha yetenekli, bazılarımızın kendimizi bazı konularda daha iyi yetiştirdiğini vs de biliyoruz.. her işe eşit saat ücreti değil, ama en düşük yaşam standardının bile insanca yaşanacak maddi imkanlar sunduğu bir dünya. Zenginin daha zengin olmasını destekleyen değil, diğer çabalayan orta sınıfları da gören ve yasalarıyla destekleyen bir dünya. Geçmişten günümüze aktarılan bazı iş türleri ve sermayedarların hiç birinin buna yanaşmayacağını biliyoruz ama değişen dünyada, özellikle bazı teknoloji şirketlerinin eskinin bilinen çalışma yöntemlerini ve sistemleri değiştirmek için çabaladığını ve yeni bir düzen peşinde olduklarına da şahitlik ediyoruz.

Nil Taşkın